top of page

ERGENLİK ÇAĞI VE CİNSEL YAŞAM

Güncelleme tarihi: 8 Kas 2021

ERGENLİK ÇAĞI VE CİNSEL YAŞAM

Dünya Sağlık Örgütü tarafından 10-19 yaş arası bireyler ergen ve 15-24

yaş arası bireyler de genç olarak adlandırılır. Genç bireylerin, içinde

bulundukları ekonomik, toplumsal ve sosyal durumlara göre farklı

ihtiyaçları vardır. Bu nedenle daha çok anlaşılmaya, dinlenmeye ve

birebir ilgiye gereksinim duyarlar. Ergenlikte beslenme, çocukluk döneminde olduğu gibi çok

önemlidir. Bedenin mecazen ikinci doğumunu yaşadığı bu dönemde

hızla büyüyen vücut, daha fazla besine ihtiyaç duyar. Beslenmeye

gereken önem gösterilmezse kalıcı sorunlar görülebilir. Kızlarda

kalça kemik yapısının yeterince gelişmemesi, besin eksikliğinden

kaynaklanan küçük göğüsler, her iki cinsiyette de bodurluk gibi

durumlar buna örnektir.

Bu dönemde görülen en tipik davranış değişimi, cinsel kimliğin,

yalnızca mavi ve pembe eşyalardan ibaret olduğu dönemden sıyrılıp

düşüncelere ve hareketlere dönüşmesidir.

Ergenlik sürecindeki kişiler, rol modellerinden, ihtiyaç duydukları

ilgiyi ve anlayışı sağlayamadıkları takdirde, kendi değişimlerinden

utanacaklar ve bu dönemi gizlice yaşamaya çalışacaklardır. Kaygı ve

panik halindeyken, sorumluluğunu üstlenemeyecekleri davranışlarda

bulunacaklardır. Bu davranışlardan en önemlisi, erken cinsel ilişkidir.

İlgisiz aile, ekonomik durum, baskı, kültür gibi birçok faktör, ergenlik

sürecindeki bu bireyleri, sonuçlarının neler olduğunu bilmedikleri

erken cinsel ilişkiye yönlendirecektir.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, istenmeyen gebelik, cinsel organ

gelişiminde bozukluklar, erken cinsel ilişkinin bazı olumsuz

sonuçlarındandır.

Ergenlik yaşı ortalama olarak belirtilmiş olsa da, her çocuk için

ergenliğe geçiş dönemi birbirinden farklıdır. Bu yüzden, ergenliğe

geçişin bir hüner değil biyolojik durum olduğu, bu durumu herkesin

yaşadığı ve yaşayacağı anlatılmalıdır. Erkeklerde genelde ergenliğe

geçiş yaşı 12-14 arası, kızlarda ise 10-12 arasıdır. Bu dönemlerde kısa

zamanda dikkat çekici bir büyüme görülür. Buna büyüme atılımı

denir. Erkek çocuklarda ergenlik belirtileri, vücutta kıllanma, penis

büyümesi, testis büyümesi ve büyüme atılımı olarak gözlenir. Erkek

çocuklarda ergenliğin ilk belirtisi genelde testis büyümesidir.

Testisler büyür, testislerin içinde bulundukları deri tabakasının rengi

koyulaşır ve pütürleşir. Bu belirti 9,5 ile 13 yaşlar arasında görülür.

Penis büyümesinde de benzer durumlar gözlenir. Penisin boyu uzar,

rengi koyulaşır ve penis kalınlaşır. Meni ilk kez bu evrede gelmeye

başlar. Genelde uyku halinde geldiği için bu döneme ıslak rüya adı

da verilir.

Büyüme atılımında erkek sesi kalınlaşır, vücut kıllanır, sakal ve bıyık

çıkar. Kız çocuklarda ergenlik belirtileri sırayla meme gelişimi, cinsel

organ çevresinde kıllanma, büyüme atılımı ve adet kanamasının

başlamasıdır. Meme büyümesinin başlangıcı 8-13 yaşlar arasında

görülebilir. Sonraki süreçte cinsel organ çevresi önceleri seyrek ve

ince tüyler halinde, sonra koyu renkli kıllarla çevrelenir. Kalçalar

genişler, kilo alma görülür; en son ise adet kanamaları başlar. Adet

kanamaları, üreme sisteminin olgunlaştığının en önemli belirtisidir.

Ergenlik sürecinde ergenler vücutlarını tanımak için, bedenleriyle

fazlaca ilgilenirler. Karşı cinsin bedenine merak uyanır.

Bedenlerindeki değişimin onlar için hem sosyal hem de kişisel bir

anlamı vardır. Diğer yandan sürekli değişen vücutlarına güvensizlik

hissederler. Aynı cinsiyettekiler, birbirleriyle daha çok iletişim

halinde bulunmaya başlarlar. Karşı cinsle ilgili cinsel fanteziler

başlar. Sonraki dönemde karşı cinsle duygusal ve cinsel paylaşım arzusu

doğar. Bu dönemde öpüşme ve giysilerin altından okşamalar

yaşanabilir. 16-17 yaş civarına gelindiğinde kısa süreli duygusal

ilişkiler başlar. Öpüşme ve okşamayla ilgili uygun davranışlar

konusunda kaygılar yaşanır. İletişim ve ilişkiler daha da önem

kazanır. 18-19 yaş civarında ise ergen artık duygusal açıdan uzun

süreli ilişkilere hazırdır.

Gençlik dönemi, bir yandan da, ergenlik sürecindeki arayışların,

soruların ve kaygıların son bulacağı bir dönemdir. Bu dönemde genç

insanlar sordukları sorularla ve sorularına buldukları cevaplarla tüm

yaşayışlarının, kültürlerinin, içinden geldikleri ailelerin ve

benliklerinin birer yansıması gibidirler. Sürecin sonunda artık kendi

kimliklerini oluşturmuşlardır.

Süreci sağlıklı atlatmış bir birey, "Ben kimim?", "Ben neyim?" gibi

sorulara rahatlıkla net cevaplar verebilir. İçsel zekânın gelişmişliği,

bireyin bu süreci sağlıklı yaşamışlığı ile doğru orantılıdır.

Kişi, oluşturduğu cinsel kimlikle, cinsel yakınlık ve cinsel

davranışlarını belirler. Cinsel yakınlık, cinselliğin beden teması ile

zevk duyacak şekilde yaşanmasıdır. Çiftler haz duygusuyla sohbet

etmek, dokunmak, sarılmak, cinsel birleşme gibi ihtiyaçlarını

paylaşırlar. Cinsel davranış ise kişinin cinsel olarak ne yaptığı ile

ilintilidir.

Fanteziler, eş arama, mastürbasyon, cinsel istekleri belli etme ve

doyurma ile ilgili yapılan tüm davranışlardır. Fakat bu davranışların

tümü, kişinin bedeni ve zihniyle birebir bağlantılı olduğundan,

kaçınılmaz şekilde bazı sonuçlar doğuracaktır. Bu yüzden birey,

katlanamayacağı sonuçlarla karşılaşmamak için, zaman zaman haz

ertelemeyi bilmeli, kendini kontrol edebilmelidir. Cinsel kimlik, bu dönemin en önemli unsurlarından biridir. Kadın

veya erkek olmak, cinsiyetin toplumdaki yeri, kabulü, rolleri gibi

cinsel kimliği açıklayan konuların zihinde netlik yok saydığı tüm

değerler ve yargılar, kişinin altından kalkamayacağı boyuta gelebilir

ve kişinin ruh sağlığında olumsuz etkilere yol açabilir.

Kategorideki kişilerin birbirlerinden farkları, yaşayışları, seçimleri ve

eğilimleridir. Sözgelimi homoseksüel bir kadın kendini erkek gibi

hissetmez. Bu, yalnızca cinselliği yaşayışıyla ilgili bir durumdur.

Cinsel eğilimler eylem, düşünce ve eğilim biçiminde görülebilir.

Bunların dışında, sahip olduğu biyolojik cinsiyeti reddeden bir başlık

daha vardır.

Cinselliğini ne şekilde yaşıyor olursa olsun kişinin sağlıklı bir ruh

haline sahip olabilmesinin en önemli yolu, kendisine yaşadığı ana

dek kılavuzluk eden ailesinden geçer. Çocukluğu artık terk etmiş

ergen, büyüme atılımından dolayı kendini yetişkin gibi görme

eğilimindedir; fakat sosyal statüsü ve akli erişkinliği buna izin

vermez. Eğer aile, çocuğunun bu bocalamasını idrak edemeyip

çocuğuyla rekabet içine düşerse, çocuğuna atlatması zor travmalar

vermiş olacaktır.

Şu an günümüzde, bilinen tarihteki en büyük genç nüfus

yaşamaktadır. Dolayısıyla cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve

istenmeyen gebelikler dünyanın en önemli sağlık sorunları

arasındadır. Bu durumu önlemenin yolu, genç insanları kabul

etmekten geçer. Kabul edilmiş genç, kabul etme eğiliminde

olacaktır ve cinsel konularda eğitilmekten utanmayacak,

çekinmeyecek ve kaçmayacaktır

Değişmekte olan kültürel yapı sebebiyle ergenliğe geçiş yaşında

düşüş, evlilik yaşında ise yükselme, içinde bulunduğumuz zaman

diliminde gözlenen bir gerçektir. Bu durum Asya'dan Avrupa'ya

doğru gidildikçe daha da belirginleşmektedir. Genç insanların eğitim eksikliğinin olumsuz sonuçlarından biri ise

erken yaşta başlayan cinselliğin biyolojik etkileridir. Erken gebelik,

ergenin ruh sağlığını olumsuz etkilemesinin yanı sıra, yüksek oranda

ölümlere de yol açmaktadır. İstenmeyen gebeliklerin önlenmesinin

önündeki en büyük engel, yetersiz ve yanlış bilgilendirme, aile

baskısı, partner baskısı gibi durumlardır. Ayrıca gebelik önleyici

ilaçların yan etkileriyle ilgili önyargı da bu duruma dâhildir.

Medya yönlendirmesi, akran baskısı, göç veya kentleşme gibi

durumlara maruz kalan genç insanlar istenmeyen gebelikle karşı

karşıya kalabilirler. Bazı kültürlerde ise kadınların erken yaşta evlenip

gebe kalması desteklenmektedir.

Çiftler her zaman karşı cins olmak durumunda değildirler. Çiftlerin

bu durumlarını, bireylerin cinsel yönelimleri belirler. Cinsel

yönelimler heteroseksüel, biseksüel veya homoseksüel şekilde

olabilir. Her kategoride kişinin cinsiyeti ne olursa olsun, bedensel

cinsiyetleri ve cinsel kimlikleri aynıdır.

Türkiye'de genç insanların yeterince bilgilendirilmemesinin

sebeplerinden biri de toplumsal tutumdur. Cinselliğin hala yasak ve

ayıp olarak görülmesi, konuşulmaması, ergenlerin deneme yanılma

yöntemine yönlenmesine ve denemelerini gizlemesine yol

açmaktadır. Her ne kadar ilköğretimde fen bilgisi dersinin üreme

konusunda cinsel bilgiler verilse de, üniversitelerde ve liselerde

küçük örneklem gruplarıyla yapılan çalışmalarda bu bilgilerin yeterli

olmadığı saptanmıştır.

Toplumun çok farklı kültürleri ele alındığında, Türkiye'de kadınlarda

ilk cinsellik yaşı ortalama 19,5'tur. Evlilik yaşı ise son yirmi yıla

baktığımızda en sağlıklı seviyededir. Gençlik dönemindeki evli

kadınların önemli bir kısmı gebelik istemekte ve hiçbir yöntem

kullanmamaktadır. Bu da gösteriyor ki Türkiye'de evli olan genç

kadınların doğurganlıkları yüksektir. Erkeklerde ilk cinsellik yaşı kadınlardan daha erkendir fakat diğer

ülkelerden daha geçtir. Bunun sebebi toplumsal yargılardır.

Türkiye'de ilk cinsel deneyim yaşında doğudan batıya bir azalma

görülür. Ortalama yaş 19 olarak saptanmıştır.

Türkiye'de üniversite gençliği, kırsala oranla ilk deneyimde büyük

farklar gösterse de cinsellikle ilgili bilgileri yetersizdir. Ayrıca büyük

bir kısmı, cinsel sağlık ve üreme konularında herhangi bir hizmet

almadıklarını belirtmişlerdir. Eğitim durumu düştükçe ve kırsala

gidildikçe, bekâretle ilgili tabulara onay veren bireylerin artışı,

Türkiye'de yapılan araştırmaların sonuçları arasındadır.

Sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşamın yolu, cinsellikle ilgili doğru

kararlar vermekten geçer. Davranışlarının sorumluluğunu almak,

bireye karşılaşacağı güçlüklerle baş edebilme yetisi sağlar. Bu

durumdaki en etkili faktör, empati yeteneğidir. Haz ertelemek her ne

kadar zor gibi görünse de, gençler bunun karşılığını sağlıklı bir cinsel

yaşam olarak alacaklardır. Yalnızca cinsellikte değil, her alanda, genç

bireylere "hayır" demenin suçluluk duygusuna sebep olmayacağı,

"katılmıyorum" demenin kızgınlık ifadesi olmadığı, yardım istemenin

acizlik sayılmadığı anlatıldığında, sağlıklı mesajlarla birlikte sağlıklı

bir cinsel yaşam da sunulmuş olur.

Gelişmiş ülkelerde de, gelişmekte olan ülkelerde de cinsel yolla

bulaşan hastalıkların görülme oranı artmaktadır. Kadınlar bu

hastalıklar karşısında erkeklere göre daha hassastırlar. Genç insanlar,

yetersiz eğitim sebebiyle bu hastalıkların teşhisinde yetersiz

kalmaktadırlar. Yine aynı sebepten hastalığın tedavisine de

başlayamamaktadırlar. Ancak cinsel yolla bulaşan hastalıklarda tam

tedavi şarttır. Taciz gibi istenmeyen durumlarda ise sağlık

personeline çok büyük sorumluluk düşmektedir. Hastanın fiziki

durumunun yanı sıra psikolojik durumu da kesinlikle göz önünde

bulundurulmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı 2000 yılından beri bu konuyla ilgili ek

çalışmalar yapmaktadır. Türkiye'de sosyal, ekonomik ve kültürel

faktörler, cinsel eğitim bilgi kaynağı üzerinde rol oynamaktadır. Aile,

arkadaşlar, çevre, eş bunlardan bazılarıdır.

Aile planlaması, üremede kontrol işlevini görür. Bu her çiftin

isteyerek bebek sahibi olması anlamına gelir. İstenerek doğmuş

çocuğun psikolojisi, alacağı aile terbiyesi, vereceği kararlar,

istenmeden dünyaya gelmiş çocuğunkinden daha sağlıklı olacaktır.

Gelişmekte olan ülkelerde genelde kadınların eğitim seviyesi

erkeklere göre daha düşüktür. Anne olma yaşları erkendir. Anne

olmanın biyolojik kriterleriyle birlikte, psikolojik durum da göz

önünde bulundurulmalıdır. Genelde yirmi yaşından önce doğum

yapmış kadınlarda anne ve çocuk sağlığında olumsuzluklar daha sık

görülür. Bu durumun önüne geçmek için, ister evlilik öncesi ister

evlilik sonrası gebelikten korunmak için uzman tıbbi yardım alınması

şarttır. Kadınlar, uzmanlardan, cinsel birleşme sıklığına göre

kendilerine en uygun gebelikten korunma yöntemini öğrenip

uygulayabilirler.

Cinsel istismara uğramış gençlerde zedelenmiş cinsellik görülür. Bu

durum istismara uğrayan gencin az evvel de belirtilen en temel insan

haklarından biri olan cinsellik hakkından mahrum kalmasına yol

açar. İstismar ne kadar küçük yaşta yaşanmışsa, uygunsuz cinsel

davranış gösterme ihtimali o kadar artar. İstismara uğrayan kişi,

güvendiği kişiler tarafından korunup kollanmadığını düşünür,

ihanete uğradığına inanır, acizlik hisseder ve damgalanacağı

kaygısını yaşar. Çocuk, bu duygularla başa çıkmak için bazı belirgin

davranışları sergiler fakat bu davranışlar her zaman

gözlemlenemeyebilir.

Birleşmiş Milletler tarafından en utanç verici insan hakları ihlali

olarak gösterilen namus adına işlenen cinayetler, maalesef ki

ülkemizde oldukça yaygındır. Erkeğin kendi namusunu kadını kontrol etmek olarak görmesi,

bunun adına kadınları öldürmesi ve toplumda kabul görmesi direk

olarak eğitim eksikliği ve toplumsal tabularla alakalı bir durumdur.

Namus adına cezalandırma, yalnızca cinayet şeklinde olmaz, değiş-

tokuş gibi, ailedeki diğer kadınları da mağdur edecek

cezalandırmalar mevcuttur. Bu durumun önlenmesi için, bu

durumun yaşandığı bölgelerde örgütlenmek, ortamdaki umutsuz

atmosferi dağıtmak ve çare üretmek öncelikli hedef olmalıdır.

Ergenlerin büyüme ve gelişme sürecinde cinsellikle ilgili olumlu

mesaj almaları, ileride toplumsal tabuları sorgulamaktan

çekinmemeleri ve kendi çocuklarına olumlu bir cinsel eğitim

verebilmeleri adına verimli bir yaklaşım olacaktır. Böylece ergen, bu

dönemde yaşadığı değişimlerin normal olduğunu bilecek, yalnızca

sorumluluğunu üstlenebileceği davranışlarda bulunacaktır. Cinsel

eğitim programlarında hedef ve içeriğe odaklanılmalıdır. Cinsel

eğitimle ilgili yapılan araştırmaların hiçbirisinde teşvik edici unsura

rastlanmamıştır. Aksine, güvenli cinsel ilişki yüzdesinin arttığı

saptanmıştır. Akran liderliği modeli de, akranların birbirleriyle daha etkili iletişim

içinde bulunmasını sağlayan bir diğer modeldir. Burada, benzer

konumdaki insanların birbirlerini daha iyi dinlemeleri, anlamaları

avantajı kullanılır.

Dünyanın birçok ülkesinde farklı cinsel eğitim programları

uygulanmaktadır. Ülkemizde ise ortaöğretim kurumlarında

birbirinden bağımsız bazı programlar uygulanmaktadır. Ayrıca MEB

ve bazı sivil toplum kuruluşları konu üzerinde çalışmaktadırlar fakat

yeterli sayıda gence ulaşamamaktadırlar. Örgün öğretim, cinsel

eğitimin tam olarak verilebileceği önemli bir fırsattır.



Comments


Yazı: Blog2_Post

Yusuf ÜÇBAŞ

Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

MEŞRUTİYET CADDESİ KONUR SOKAK 24/14 ÇANKAYA/ANKARA

+905516384897

+903124251323

  • Google Places
  • YouTube
  • Instagram
  • Instagram
bottom of page